Örgütsel düzey nedir ?

Damla

New member
Örgütsel Düzey: Bir Hikâye ile Anlatılacak Derinlikler

Herkese merhaba,

Bugün, sizlere örgütsel düzeyin ne olduğunu ve aslında hepimizin hayatında ne kadar derin bir yer kapladığını anlatan bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bazen, soyut kavramları anlamanın en etkili yolu bir hikâye anlatmaktan geçer. Hepimizin iş yerlerinde veya sosyal çevrelerinde karşılaştığı örgütsel yapılar, güç dinamikleri, ilişkiler ve stratejiler, aslında bizleri her gün etkileyen önemli faktörlerdir. Ancak bu dinamiklerin arkasındaki insani yanları görmek, tüm o stratejiler ve kararlar arasındaki sıcaklıkları, mücadeleleri ve başarıları anlamamıza yardımcı olabilir. İşte, örgütsel düzeyin ne anlama geldiğini anlamanıza yardımcı olacak bir hikâye...

Bir Organizasyonun Dönüşümü: Esra ve Mehmet'in Hikâyesi

Esra, bir teknoloji şirketinde orta kademe bir yöneticiydi. Son derece empatik bir liderdi; her zaman ekibinin duygusal ihtiyaçlarını gözetir, aralarındaki ilişkiyi güçlendirmeye çalışırdı. İnsanların güvende ve değerli hissetmeleri gerektiğine inanır, onların motivasyonunu yüksek tutmak için elinden geleni yapardı. Esra, ekibine sadece işlerini nasıl yapacaklarını öğretmekle kalmaz, aynı zamanda kişisel gelişimlerine de katkı sağlardı. Bir takımın güçlü olabilmesi için, herkesin içsel olarak güçlü ve tatmin olmuş hissetmesi gerektiğini düşünüyordu.

Öte yandan, Mehmet, Esra'nın iş arkadaşıydı. O, oldukça analitik ve stratejik bir insandı. Mehmet'in liderlik tarzı çok daha çözüm odaklıydı. Hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıydı. O, kararlarını veri ve mantıkla alır, işlerin en verimli şekilde nasıl yapılacağına dair stratejiler geliştirirdi. İnsanların potansiyellerini en yüksek seviyeye çıkarmak için organizasyonel yapıyı optimize etmeyi, süreçleri hızlandırmayı ve her şeyin en verimli şekilde işlemesini sağlamak için sürekli olarak yenilikçi yollar arardı.

Bir gün, şirketin CEO’su, organizasyonun daha verimli çalışabilmesi için bir dizi değişiklik yapma kararı aldı. Esra ve Mehmet, değişikliklerin iki ayrı yönünü temsil eden kişilerdi. Esra, değişikliklerin çalışanların moralini bozmayacak şekilde yapılmasını, ekip içindeki bağlılık ve güveni koruyarak ilerlemeyi önerdi. Mehmet ise, değişikliklerin hızlı ve etkili olmasını, süreçlerin hızla iyileştirilmesi gerektiğini savundu. Her ikisi de doğru bir yere odaklanıyordu, ancak yaklaşım tarzları tamamen farklıydı.

Günler geçtikçe, organizasyonel değişiklikler başladı. Esra, ekip üyeleriyle bire bir konuşmalar yaparak onları değişikliğe hazırlamaya çalıştı. Onlara dinlenmek, duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve endişelerini gidermek için zaman ayırdı. Ekibindeki her birey, Esra sayesinde kendini değerli hissediyordu ve değişim sürecine daha sıcak bakıyordu. İnsanlar daha motive olmuş, daha az stresli hissediyordu, çünkü Esra onlara bu sürecin onların da gelişimleri için bir fırsat olduğunu hissettirmişti.

Mehmet ise organizasyonel değişikliklerin hızlıca uygulanabilmesi için sürekli yeni çözümler önerdi. Süreçleri hızlandırmak için daha verimli yollar araştırdı, yeni teknolojiler önerdi ve iş akışlarını optimize etti. Bu yaklaşımı, şirketin genel verimliliğini artırmayı sağladı, ancak bu hızlı değişim süreci bazı çalışanlar için zorlu oldu. Çalışanlar, ani değişimlerin getirdiği belirsizliklerle başa çıkmakta zorlanıyorlardı. Mehmet, verimliliği artırmaya çalışırken, bazen insanların psikolojik olarak bu değişime hazır olup olmadıklarını göz ardı etti.

Her iki lider de kendi bakış açılarıyla doğru bir şeyler yapıyordu. Esra'nın empatik yaklaşımı, ekibin moralini yüksek tutmaya odaklanırken, Mehmet'in çözüm odaklı stratejileri organizasyonun daha hızlı ilerlemesini sağlıyordu. Ancak, bir noktada her iki bakış açısının birleşmesi gerektiği anlaşıldı. Esra, bir ekip olarak nasıl daha etkili olacaklarını görmek için Mehmet'in stratejilerini dinlemeye başladı, Mehmet ise çalışanların duygusal durumlarını dikkate alarak daha insancıl bir yaklaşım benimsemeyi öğrendi.

Birleşen Yollar: Toplumsal Denge ve Başarı

Sonunda, Esra ve Mehmet'in birleşen yaklaşımları, organizasyonu bambaşka bir seviyeye taşıdı. Esra'nın empatik liderliği ve Mehmet'in çözüm odaklı stratejileri birleşerek, ekip içerisinde dengeyi sağladı. Değişiklikler yalnızca organizasyonel yapıyı değil, aynı zamanda ekip üyelerinin psikolojik güvenliğini de güçlendirdi. İnsanlar artık sadece daha verimli çalışmakla kalmadılar, aynı zamanda birbirlerine daha yakın hissettiler.

Bu hikâye, örgütsel düzeyin ne kadar çok boyutlu bir kavram olduğunu gözler önüne seriyor. Organizasyonlar, sadece iş süreçlerinden değil, aynı zamanda insanlardan da oluşur. Çalışanların duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran bir liderlik yaklaşımı ile stratejik ve çözüm odaklı bir anlayışın birleşmesi, en verimli sonuçları elde etmek için gereklidir.

Hikâyenin Ardında: Forumda Paylaşmak İstediğiniz Düşünceler

Şimdi, sizlerle hikâyemi paylaşırken bu önemli soruları da gündeme getirmek istiyorum:
1. Esra ve Mehmet'in farklı liderlik tarzları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin iş yerinizde hangi tür yaklaşımlar daha etkili oldu?
2. Örgütsel düzeyde empati ve çözüm odaklı stratejilerin nasıl birleşebileceğini düşünüyorsunuz?
3. Organizasyonlarda duygu ve strateji arasındaki dengeyi nasıl sağlarız? Sizce bu denge nasıl daha etkili bir şekilde oluşturulabilir?

Hep birlikte bu sorulara derinlemesine dalabilir ve kendi deneyimlerimizi paylaşarak, daha adil ve etkili organizasyonlar oluşturmak için fikir alışverişinde bulunabiliriz.