Onur
New member
Nefsimin Aynasında Gördüğüm Adam
Selam forumdaşlar,
Bu gece biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum sizlerle. Bir süredir içimde dolup taşan bir hikâyem var; belki siz de kendinizden bir parça bulursunuz diye yazıyorum. Hepimiz hayatın bir yerinde “nefsim” kelimesine takılıp kalmışızdır. Kimimiz onu yenmeye çalışır, kimimiz onunla yaşamayı öğrenir, kimimiz ise savaşta kaybolur. İşte bu hikâye, o savaşın tam ortasında yaşanan bir yüzleşmenin hikâyesi…
---
Bir Adam, Bir Kadın ve Aynadaki Nefis
Bir kış akşamıydı. Soğuk hava, İstanbul’un o kendine has yalnızlığını şehrin üstüne örtmüştü. Emre, elinde kahvesiyle camdan dışarı bakarken içinden geçenleri bastırmaya çalışıyordu. Başarılıydı, düzenliydi, planlıydı… ama bir şey eksikti. Kalbinin içinde sürekli konuşan bir ses vardı: “Sen haklısın. Hep sen haklısın.”
O ses, nefsiydi.
Tam o sırada Aslı’dan bir mesaj geldi: “Konuşmamız gerek.”
Aslı, duygularını kelimelere dökmekte ustaydı. Empatiyle yaklaşır, insanın içine dokunurdu. Emre’nin tam zıttıydı. Emre’nin stratejisi vardı; Aslı’nın ise kalbi.
Bir kafede buluştular. Emre, oturduğu yerden dikkatlice planını yapmıştı: “Sakin ol, duygularına yenik düşme, mantıklı ol.”
Aslı geldiğinde gözleri doluydu ama gülümsüyordu.
— “Emre, ben artık seninle tartışmaktan değil, susmaktan yoruldum.” dedi.
Emre, refleksle hemen cevap verdi:
— “Sorunları çözmek için konuşuyoruz. Bu normal.”
Aslı derin bir nefes aldı.
— “Hayır, sen çözmeye çalışıyorsun ama hissetmiyorsun. Ben bir duyguyum, bir problem değil.”
O anda Emre sustu. Çünkü ilk kez biri ona bunu söylemişti. Hayatı boyunca hep mantık, hedef, başarı demişti. Duygular ise ona göre zayıflıktı. Ama Aslı’nın gözyaşlarında bir hakikat vardı: “Nefsinin sesiyle değil, kalbin sesiyle konuş.”
---
Erkek Mantığı ve Kadın Kalbi Arasında Bir Köprü
Emre o gece eve döndüğünde aynanın karşısına geçti. Yüzüne baktı, ama gördüğü kişi kendisi değildi.
O yüzün içinde öfke, kibir, haklı olma isteği, kontrol tutkusu vardı.
Ve o ses yine konuştu:
— “Sen haklısın. O seni anlamıyor. Duygular gereksiz.”
Ama bir başka ses, kalbinin derininden fısıldadı:
— “Ya sen hiç dinlemedin ki…”
Ertesi gün Aslı’ya bir mektup yazdı.
“Ben hep plan yaptım. Kazanmayı düşündüm. Ama seni kaybetmemek için ne yapmam gerektiğini hiç düşünmedim. Belki de nefsimle o kadar meşguldüm ki seni değil, kendimi savundum.
Artık haklı olmayı değil, huzurlu olmayı istiyorum.”
Aslı mektubu okuduğunda ağladı. Çünkü ilk kez Emre bir çözüm değil, bir his sunmuştu.
---
Nefsin Gölgesiyle Barışmak
Zaman geçti. Emre bir sabah işine giderken trafikte sinirlendi. Bir adam önüne kırdı, bağırmak üzereydi ama durdu.
“Nefsim…” dedi kendi kendine.
“Bu öfke benim mi, yoksa sadece egomun savunması mı?”
O anda gülümsedi. Çünkü anlamıştı.
Nefs, insanın içindeki çocuğu kandıran, kalbini susturan bir yanılsamaydı.
Aslı’yla yaşadıkları, ona bir gerçeği öğretmişti:
Nefsi yenmek, savaşarak değil, anlayarak olur.
Çünkü nefsin en büyük gücü, seni haklı hissettirmesidir.
---
Bir Forumdaşın Kalbinden Sözler
Bu hikâyeyi sizlerle paylaşmamın nedeni, belki bir yerlerde kendi nefsiyle savaşan biri vardır diye.
Belki siz de bir tartışmada hep haklı çıkmak isterken birini incitmişsinizdir.
Belki de duygularınızı savunmak yerine mantığa sığınmışsınızdır.
Ama inanın, nefsini tanımak, kendini tanımaktır.
Erkekler genellikle çözüm odaklıdır; bir problem varsa onu “tamir” etmek isterler. Kadınlar ise duygusal bir bağ kurarak anlamayı seçerler.
Oysa gerçek denge, ikisinin ortasında saklıdır:
Ne sadece duygular, ne de sadece stratejiler…
Kalbinle düşünen bir akıl, aklınla hisseden bir kalp gerekir insana.
---
Son Söz: Nefsine Bak, Orada Seni Göreceksin
Emre’nin hikâyesi bir aşk hikâyesi gibi görünse de, aslında hepimizin içindeki savaşı anlatıyor.
Bir tarafımız mantıklı, güçlü, haklı…
Diğer tarafımız ise kırılgan, duyarlı, sevgiye muhtaç.
İşte nefs, bu iki tarafın dengesini bozan sinsi bir ses.
Ama eğer bir gün siz de aynaya baktığınızda kendi gözlerinizde o sessiz fısıltıyı duyarsanız, unutmayın:
O ses sizin düşmanınız değil, sizi tanımanızı bekleyen rehberinizdir.
Onu susturmayın, dinleyin. Çünkü bazen nefsin sesi, size en derin hakikati anlatır:
“Gerçek güç, kendini yenmekte gizlidir.”
---
Peki siz ne düşünüyorsunuz forumdaşlar?
Hiç nefsinizle yüzleştiğiniz bir an yaşadınız mı?
Birini “haklı çıkmak” uğruna kırdınız mı?
Ya da birinin sevgisinde kendi nefsinizi fark ettiniz mi?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum… Belki de hep birlikte kendi nefislerimizin aynasında biraz daha insan oluruz.
Selam forumdaşlar,
Bu gece biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum sizlerle. Bir süredir içimde dolup taşan bir hikâyem var; belki siz de kendinizden bir parça bulursunuz diye yazıyorum. Hepimiz hayatın bir yerinde “nefsim” kelimesine takılıp kalmışızdır. Kimimiz onu yenmeye çalışır, kimimiz onunla yaşamayı öğrenir, kimimiz ise savaşta kaybolur. İşte bu hikâye, o savaşın tam ortasında yaşanan bir yüzleşmenin hikâyesi…
---
Bir Adam, Bir Kadın ve Aynadaki Nefis
Bir kış akşamıydı. Soğuk hava, İstanbul’un o kendine has yalnızlığını şehrin üstüne örtmüştü. Emre, elinde kahvesiyle camdan dışarı bakarken içinden geçenleri bastırmaya çalışıyordu. Başarılıydı, düzenliydi, planlıydı… ama bir şey eksikti. Kalbinin içinde sürekli konuşan bir ses vardı: “Sen haklısın. Hep sen haklısın.”
O ses, nefsiydi.
Tam o sırada Aslı’dan bir mesaj geldi: “Konuşmamız gerek.”
Aslı, duygularını kelimelere dökmekte ustaydı. Empatiyle yaklaşır, insanın içine dokunurdu. Emre’nin tam zıttıydı. Emre’nin stratejisi vardı; Aslı’nın ise kalbi.
Bir kafede buluştular. Emre, oturduğu yerden dikkatlice planını yapmıştı: “Sakin ol, duygularına yenik düşme, mantıklı ol.”
Aslı geldiğinde gözleri doluydu ama gülümsüyordu.
— “Emre, ben artık seninle tartışmaktan değil, susmaktan yoruldum.” dedi.
Emre, refleksle hemen cevap verdi:
— “Sorunları çözmek için konuşuyoruz. Bu normal.”
Aslı derin bir nefes aldı.
— “Hayır, sen çözmeye çalışıyorsun ama hissetmiyorsun. Ben bir duyguyum, bir problem değil.”
O anda Emre sustu. Çünkü ilk kez biri ona bunu söylemişti. Hayatı boyunca hep mantık, hedef, başarı demişti. Duygular ise ona göre zayıflıktı. Ama Aslı’nın gözyaşlarında bir hakikat vardı: “Nefsinin sesiyle değil, kalbin sesiyle konuş.”
---
Erkek Mantığı ve Kadın Kalbi Arasında Bir Köprü
Emre o gece eve döndüğünde aynanın karşısına geçti. Yüzüne baktı, ama gördüğü kişi kendisi değildi.
O yüzün içinde öfke, kibir, haklı olma isteği, kontrol tutkusu vardı.
Ve o ses yine konuştu:
— “Sen haklısın. O seni anlamıyor. Duygular gereksiz.”
Ama bir başka ses, kalbinin derininden fısıldadı:
— “Ya sen hiç dinlemedin ki…”
Ertesi gün Aslı’ya bir mektup yazdı.
“Ben hep plan yaptım. Kazanmayı düşündüm. Ama seni kaybetmemek için ne yapmam gerektiğini hiç düşünmedim. Belki de nefsimle o kadar meşguldüm ki seni değil, kendimi savundum.
Artık haklı olmayı değil, huzurlu olmayı istiyorum.”
Aslı mektubu okuduğunda ağladı. Çünkü ilk kez Emre bir çözüm değil, bir his sunmuştu.
---
Nefsin Gölgesiyle Barışmak
Zaman geçti. Emre bir sabah işine giderken trafikte sinirlendi. Bir adam önüne kırdı, bağırmak üzereydi ama durdu.
“Nefsim…” dedi kendi kendine.
“Bu öfke benim mi, yoksa sadece egomun savunması mı?”
O anda gülümsedi. Çünkü anlamıştı.
Nefs, insanın içindeki çocuğu kandıran, kalbini susturan bir yanılsamaydı.
Aslı’yla yaşadıkları, ona bir gerçeği öğretmişti:
Nefsi yenmek, savaşarak değil, anlayarak olur.
Çünkü nefsin en büyük gücü, seni haklı hissettirmesidir.
---
Bir Forumdaşın Kalbinden Sözler
Bu hikâyeyi sizlerle paylaşmamın nedeni, belki bir yerlerde kendi nefsiyle savaşan biri vardır diye.
Belki siz de bir tartışmada hep haklı çıkmak isterken birini incitmişsinizdir.
Belki de duygularınızı savunmak yerine mantığa sığınmışsınızdır.
Ama inanın, nefsini tanımak, kendini tanımaktır.
Erkekler genellikle çözüm odaklıdır; bir problem varsa onu “tamir” etmek isterler. Kadınlar ise duygusal bir bağ kurarak anlamayı seçerler.
Oysa gerçek denge, ikisinin ortasında saklıdır:
Ne sadece duygular, ne de sadece stratejiler…
Kalbinle düşünen bir akıl, aklınla hisseden bir kalp gerekir insana.
---
Son Söz: Nefsine Bak, Orada Seni Göreceksin
Emre’nin hikâyesi bir aşk hikâyesi gibi görünse de, aslında hepimizin içindeki savaşı anlatıyor.
Bir tarafımız mantıklı, güçlü, haklı…
Diğer tarafımız ise kırılgan, duyarlı, sevgiye muhtaç.
İşte nefs, bu iki tarafın dengesini bozan sinsi bir ses.
Ama eğer bir gün siz de aynaya baktığınızda kendi gözlerinizde o sessiz fısıltıyı duyarsanız, unutmayın:
O ses sizin düşmanınız değil, sizi tanımanızı bekleyen rehberinizdir.
Onu susturmayın, dinleyin. Çünkü bazen nefsin sesi, size en derin hakikati anlatır:
“Gerçek güç, kendini yenmekte gizlidir.”
---
Peki siz ne düşünüyorsunuz forumdaşlar?
Hiç nefsinizle yüzleştiğiniz bir an yaşadınız mı?
Birini “haklı çıkmak” uğruna kırdınız mı?
Ya da birinin sevgisinde kendi nefsinizi fark ettiniz mi?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum… Belki de hep birlikte kendi nefislerimizin aynasında biraz daha insan oluruz.